Gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mar 2020

DİDİM’DE MUTLAKA GÖRMENİZ GEREKEN ANTİK KENTLER


Ege’de birçok şehir tarihe ışık tutan mimarileri ve antik kentleri günümüze kadar taşıyor. Tatil amaçlı ya da gezi için yolunuz Aydın’a düştüğünde doğal güzelliklerine ve tarihi izlere ayak basmadan dönmeyin. Tatil sırasında kalacağınız otele karar veremiyorsanız Didim otelleri  seçeneklerine göz atabilirsiniz. 


1. Milet Antik Kenti 

Aydın’ın Didim ilçesinde yer alan Milet Antik Kenti merkeze oldukça yakın bir bölgede yer alıyor. Milet’e ulaşmak için kendi aracınızla geziye çıkmanıza gerek yok. Şehir için minibüslerle kolayca alana ulaşabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra antik kent yakınlarındaki Millet Müzesini ve antik tiyatroyu da ziyaret edebilirsiniz. 



2. Didyma Antik Kenti 


Didyma Antik Kenti eski kazılarda ortaya çıkmış ve günümüzde varlığını sürdüren nadir yapılardan biri. Yarım kalmış bir yapıyı andıran bu antik kentin incelemelerde gerçekten de yarım kalan bir Helenistik tapınağı olduğu anlaşılıyor. Didyma Antik Kenti’ne akşam saatlerinde giderseniz eşsiz gün batımına şahit olabilirsiniz. 


3. Apollon Tapınağı

Tarihe baktığınızda her Tanrı’nın bir simgeyle anıldığını görüyorsunuz. Aşk, şarap ,denizler tanrısı gibi adlandırmalar yer alıyor. Apollon Tapınağı’na adını veren Apollon ise ışık ve güneş Tanrısı olarak biliniyor. Bölgeye gitmeden önce tapınak hakkında kısa bir araştırma yaparsanız, bu tarihi dokunun anlamını daha derinlerde hissedebilirsiniz.


4. Priene Antik Şehri

İyonlar tarafından kurulan Priene Antik Şehri zamanında savunma amacıyla kurulmuş ve günümüzde tarihe tanıklık eden yapılardan biri. Güçlü surları bin yılı aşkın süredir ayakta kalmaya devam ediyor. Ücretli olarak ziyaret edilen bu yapıyı yılın her mevsiminde görebiliyorsunuz. Dikkat etmeniz gereken kısım yaz ve kış saatlerinde değişen ziyaret zamanları. 


5. Heraklia Antik Kenti 

Heraklia Antik Kenti Latmos Körfezi üzerine inşa edilen bir yapı. Zamanla alüvyonlarla kapandığı için günümüzde Bafa Gölü üzerinde yer alıyor. Pek ziyaretçisi bulunmayan bu yapıyı giriş ücreti ödemeden ziyaret edebilirsiniz. 


6. Myus Antik Kenti 

Didim’in merkezine 43 km uzaklıkta olan bu yapı Avşar Köyü sınırları içinde bulunuyor. Geçmişten günümüze ulaşan tek parçası bu kaleden ibaret. Didim hakkında farklı şeylere ihtiyaç duyarsanız, Türkiye’nin otel arama motoru Neredekal.com’dan daha geniş bilgilere sahip olabilirsiniz. 






12 Eyl 2015

Günlük Yaşam / Pamukkale Gezimiz

Yıllar önce sıcak bir yaz günü Pamukkale travertenlerini tırmanmaya çalışırken ortama uygun olmayan giysilerimiz ve güneşten kamaşan gözlerimizle bu geziden pek keyif alamamıştık.
Bu yıl yanımızda iki çocuğumuzun olmasının etkisiyle uzun yolun bizim için yorucu olacağını düşünerek Denizli'de bir gün mola vererek ertesi gün Muğla'ya geçmeyi planladık.
Yaklaşık 7 saat süren yolculuğumuzun ardından Denizli'ye ulaştığımızda hepimizin üzerinde yol yorgunluğu vardı.
Geceyi geçireceğimiz odaya yerleşip yemeğimizi yedikten sonra bir yandan akşam saatlerinin yaklaşması diğer yandan yorgunluk derken Pamukkale'ye tekrar gitme fikrini konusunda kararsız kaldık.Sonunda biz görmüştük ama çocuklar da görsün diyerek Pamukkale'nin yolunu tuttuk.
Yaklaşık 20 km'lik kısa bir yolculuğun ardından Pamukkale'ye ulaştık.
 Tam gün batımına denk geldiğimiz saatlerde eşsiz bir manzara ile karşılaştık.Güneş etkisini kaybettiği için travertenleri tırmanmak bir önceki gidişimize göre çok daha kolay oldu.
Travertenlere ayakkabı ile girmek ve bu bölgede sigara içmek yasak.Ayakkabılarınız elinizde dolaşmak istemiyorsanız yanınıza bir poşet ya da sırt çantası almanızı öneririm.
Özellikle güneşin tepede olduğu öğle saatlerinde gelecekseniz şapka,güneş kremi ve gözlüğünüzü de yanınızdan eksik etmemelisiniz.
Pamukkale'nin üç farklı girişi varmış.Nasılsa biz diğer girişlere her iki gidişimizde de denk gelmedik.Gezimize alt girişten başlayıp saniyeler içinde travertenlere ulaştık.Kuzey girişinde bir antik kent ve havuz olduğunu öğrendim ancak biz havuzlarda epeyce oyalandığımız için o kısmı göremedik.
Kızlar travertenlerde yürümekten suyla oynamaktan çok hoşlandılar.Zirveye tırmanırken akıllarından geçen tek şeyin sadece o sıcacık sularda yüzmek olduğundan kuşkum yoktu.Bunu önceden tahmin edemeyerek mayolarını yanıma almadığıma epeyce üzüldüm.

Herkesin inişe geçtiği bir zaman diliminde biz zirveye doğru ilerledik ve sakinliğin tadını çıkararak vakit geçirdik.Normal zamanda yürümekten hoşlanmayan çocuklar sularla oynamanın ve yürümenin zor olmadığı pütürlü zeminin de etkisiyle hiç şikayet etmeden saatler geçirdiler.

 Böyle güzel bir manzaraya sahip olduğu için bence Denizli çok şanslı.Unesco'nun dünya mirasları arasında olan Pamukkale ,antik kenti Hierapolis ve şifalı suları ile pek çok turist çekiyor.




Havanın kararmasıyla aşağı doğru inişe geçtik.İşte bu esnada dönüşe geçmenin etkisiyle annelerinden izin koparan minikler kendilerini havuzun sularına bıraktılar....
Biz bir önceki gelişimize göre bu gezimizden çok daha fazla keyif aldık.Güneşin etkisini kaybetmiş olmasıyla beyaz travertenlerden yansıyan ışıktan ve sıcaktan rahatsız olmadan zaman geçirdik.
Çok yorulmuş olacağımızı düşünürken aşağı inip aracımıza döndüğümüzde ayaklarımızdaki şişliklerin inmiş,uzun yola bağlı ağrıların geçmiş olduğunu farkettik.
Özellikle çocuklar o kadar memnun kaldılar ki tatilin sonraki birkaç gününde bile Pamukkale'ye gidelim sözcüğünü eksik etmediler.

Pamukkale tatile giderken ya da dönerken uğramaya çok müsait bir konumda.O yüzden henüz gezme fırsatı bulamadıysanız mutlaka yolunuzu düşürmenizi öneririm.

28 Nis 2015

Gezi : Baltalimanı Japon Bahçesi

Geçtiğimiz haftalarda sevgili Elit Stil'in ''İlkbahar'da En Güzel Çiçek Açan Bahçeler'' yazısını okuduğumda Baltalimanı Japon Bahçesi çok ilgimi çekti.Evime çok yakın olan Baltalimanı'na bir iki kez gitmiş olmama rağmen bu bahçeden haberdar değildim.
İki hafta önce  misafirlerimize biraz Boğaz havası aldırmak için Baltalimanı'na indiğimizde daha arabamızı park ederken gözüm kiraz ağaçlarının yan yana sıralandığı bahçeye takıldı.Hemen ne var ne yokmuş merak ederek bahçeyi gezdik,hatta biraz fotoğrafta çektim ancak sakuraların henüz açmadığını gördüğümden daha sonra tekrar gelmeyi planlayarak bahçeden ayrıldım.
Bu hafta sonu kızımın 23 Nisan programından sonra eşime tekrar Japon Bahçesi teklifinde bulundum.O da bahçenin son halini merak ederek bizi Baltalimanı'na indirdi.Evet bu gidişimizde ağaçlar pespembe kiraz çiçeklerine ev sahipliği yapıyordu.Bizde güneşli havanın da etkisiyle bahçede keyifli dakikalar geçirdik.
Bu yazımda bahçenin farklı haftalarda çekilmiş resimlerini göreceksiniz.Örneğin üstteki gelin edasında salınan ağacın çiçekleri bu gidişimizde yerini yemyeşil yapraklara bırakmıştı.
Japon kiraz bahçesi 4.Levent yönünden inildiğinde sahilin hemen başında,Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi'nin karşısında bulunuyor.Bahçe'de yapılan kısa bir gezi sonrasında sahil yürüyüşü yapmak ve boğaz havası almak mümkün.Hatta 10-15 dakikalık bir yürüyüşle Emirgan Korusuna'da geçebilirsiniz.

 BAHÇENİN KURULUŞU
Türk ve Japon halklarının kardeşlik duygularını pekiştirmesi, her iki ulusun kültürel iletişimi gerçekleştirmesi ve birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri adına planlanmış, iki ülke arasında binlerce kilometrelik mesafe olmasına karşın ulusların birbirlerine gösterdikleri sevgi ve saygı neticesinde, 2003 yılının Japonya´da Türk Yılı ilan edilmesi ve Japonya´nın Shimonoseki Kenti ile İstanbul´un Kardeş Şehir olması nedeniyle Japon bahçesi çalışmalarına başlanmıştır.
 Japon Bahçesi´nin en önemli materyallerinden biri de giriş ve çitlerdir. Giriş kapısı, iki ülkede de bulunan Boğaz Köprüsü sembolize edilerek tasarlanmış olup kardeşliği simgelemektedir. Tasarımda Japon bahçelerinde sıklıkla kullanılan bitkiler yer almaktadır. Bahçenin düzenlenmesinde Japon Bahçe Sanatı´nın genel karakteri olan doğal malzemeler kullanılmıştır. Japon Bahçesi´nin tüm özellik ve öğeleriyle yaşatılacağı bahçede; Şelale, Doğal Gölet, Ada, Ada´yı her iki yönde kıyılara bağlayan Taş ve Ahşap Köprüler ve Kuru Köprü inşa edilmiştir. Japon Çay evi bulunmaktadır.
 Parkta, 4850 adet ağaç ve bitki kullanılmıştır. Bahçenin Japon Kültürü´nü yansıtan iki adet kapısı, bir adet çeşmesi ve kuru bahçesi bulunmaktadır. Bahçe, çok sayıda doğal taştan imal edilmiş fenerler bulunmaktadır. Bahçenin etrafı ise, Japon stili duvarla inşa edilmiştir.
 Bahçe sakin bir saat geçirmek,şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için ideal bir yer.Mekan olarak çok büyük olmadığından uzun saatler geçirmek mümkün değil tabi.Sakura ağaçlarının açtığı bu haftanın ise en tatlı zamanlarından biri olduğunu düşünüyorum.
 Benim minik kuzular bahçeyi pek bir sevdiler.Özellikle yapay gölet üzerindeki taşlarda yürümek,minik tahta köprüden geçmek ve çimlerin üzerinde yuvarlanmak çok hoşlarına gitti.


Bahçe'ye her iki gidişimde de fotoğraf çekimi için gelmiş gelin ve damatlara rastladık.Evliliğinde 14 yılı geride bırakmış bir çift olarak biz de fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik.

 Bu güzel çiçekler Japon gülleri olsa gerek.Güzelliklerini izlemeye doyamadık.
Yukarıda bahçe içinde bir Japon Çayevi olduğu bilgisi vardı.Ben her iki gidişimde de bu çayevi'nin açık olduğunu görmedim.Belki açık olsa içilen bir bardak çay bu bahçede daha uzun zaman geçirmeye vesile olur ama şimdilik biraz gezdikten sonra kemeriye altında çevre izlenip çıkmadan başka yapılacak bir şey olmuyor.


Olur da yolunuzu düşürürseniz Japon Bahçesi haftanın her günü ücretsiz gezilebiliyor.Unutmadan eklemek istediğim bir şey daha var.Japonya'nın Şimonoseki Hinoyama Parkı ise İstanbul'u andıran köprü manzarası ile dikkat çekiyor. ve Türk Lale soğanları ile oluşturulmuş bu parkta iki ulusun arasındaki dostluğu ifade ediyor.
Sakura güzelliğinde bir gün geçirmeniz dileklerimle...

17 Nis 2015

Gezi : Emirgan Korusu Lale Festivali

Bugün renkli kozmetik yazılarına ara verip iç ısıtan görselleriyle Emirgan gezimizden bahsetmek istiyorum.Aslında gittiğimiz gün korunun tamamını gezememiştik.Üstelik blog yazısı hazırlama gibi bir planım da olmadığından çok fazla fotoğraf çekmedim.Ancak gördüğümüz güzellikler beni öyle etkiledi ki belki lale zamanı geçmeden görmek isteyenler olur diyerek sayfamda yer vermek istedim.
Emirgan Korusu,Sarıyer ilçesinde boğaz manzaralı, yamaç ve sırtlar üzerine konumlanmış 47.2 hektarlık bir alandan oluşuyor.Biz Baltalimanı üzerinden kısa bir sahil yürüyüşü yaparak ulaştık ve yaklaşık bir saat kadar kaldığımız sürede çoğunlukla lalelere odaklandık.
Aslında koru içinde birbirinden güzel üç köşk var ancak yanımızda olan misafirlerimizi yormak istemediğimiz için köşk ziyaretlerimizi başka bir haftaya sakladık.
Bizim gittiğimiz gün hafta sonu ve festivalin başladığı gün olduğu için epeyce kalabalıktı ancak hafta içi ve sabah saatlerinde çok daha tenha olacağını düşünüyorum.Koruda yapılacak bir sabah yürüyüşü,sonrasında boğaz manzarası eşliğinde içilecek bir kahve haftanın tüm yorgunluğunu atmaya yetecektir.
Korudaki ağaçların tamamı henüz yapraklanmamış olsada birbirinden güzel laleler görülmeye değerdi.
İstanbul Lale Festivali kapsamında ekilen 270 farklı türde 2 buçuk milyon lale ile Emirgan Korusu birinciliği kimseye bırakmamış.
Daha önce İstanbul'un lale zamanına hiç denk gelmemiş biri olarak doğanın muhteşemliğine hayran kaldığımı söyleyebilirim.
Üstelik çocuklarda koru ortamından ve çiçeklerden çok keyif aldılar ve lalelerle poz vermeyi ihmal etmediler.







Sizde güneşin sıcaklığını hissettirdiği bu güzel ayların tadını çıkarmak ve şehir yaşamından biraz uzaklaşıp dinlenmek isterseniz isterseniz Emirgan Korusu 1 Mayıs'a kadar sürecek olan fastival'de çeşitli etkinliklerle sizi bekliyor olacak.

Etkinlik detayları için buradan bilgi alabilirsiniz.

Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle....

12 Oca 2015

İstanbul Akvaryum Gezimiz

Geçtiğimiz haftalarda Luna Organizasyon'un İstanbul Akvaryum'da yapılan Blogger aktivitesi için bir davet almış ancak çalışma saatlerime denk geldiğinden katılamamıştım.İstanbul'da sadece bir kaç aydır yaşayan bir aile olarak yeni keşifler bizi epeyce heyecanlandırıyor.Hal böyle olunca hafta sonu yağmur çamur demeden Florya'da bulunan İstanbul Akvaryum'u gezmeye gittik.Trafiği hesap ederek toplu taşıma tercih ettik ve hiç yorulmadan Akvaryum'a ulaştık.

İstanbul Akvaryum deniz kenarına konumlanmış ve muhteşem bir manzaraya sahip.
Şimdi sizinle dünyanın en büyük tematik parklarından biri olan İstanbul Akvaryum ile ilgili öğrendiklerimi paylaşmak ve keyifli gezimizin detaylarından bahsetmek istiyorum.

Dünyanın en büyük tematik akvaryumu İstanbul Akvaryum, İstanbul’un en yeni cazibe merkezi... 22 bin metrekare büyüklüğe, 6.800 metreküp su kapasitesine, 1.2 kilometrelik gezi parkuruna ve 1.000 metrekarelik büyüklüğüyle rakipleri içerisindeki en büyük Yağmur Ormanı alanına sahip İstanbul Akvaryum, konsepti ve birbirinden farklı 16 tematik alanı ile eşsiz bir deneyim vaat ediyor.


Ziyaretçilerin coğrafi bir rotayı takip ederek Karadeniz ile başlayan ve Pasifik’e kadar uzanan bir yolculuk yapabildiği İstanbul Akvaryum’daki alanların temalandırmasında o alanın kültürel, tarihsel ve mimari özellikleri, buna uygun dekoratif unsurlar, interaktif  oyunlar, filmler ve alan hakkında detaylı bilgilerin verildiği görsel grafikler yer alıyor. İrili ufaklı 64 adet tankı ve içindeki binlerce çeşit canlıyı görme fırsatı sunuyor.

Açıkçası giderken ne ile karşılacağımı pek bilmiyordum ancak Akvaryum'a girdiğimiz andan itibaren tema alanları sayesinde adeta büyülendik.

Boğaziçi,Marmara,Çanakkale Boğazı,Ege,SüveyşKanalı,Antarktika,Kızıldeniz,Cebelitarık,Doğu,Orta ve Batı Atlantik,Panama Kanalı,Pasifik Okyanusu ve Yağmur Ormanları gibi 16 farklı tema ile eşsiz bir yolculuğa çıkıp adeta büyülendik.


Boğaziçi temasınun bulunduğu su tanklarında hem İstanbul Boğazı’nda hem de Cebelitarık Boğazı’nda yer alan canlıları gözlemleyebiliyoruz.  Yolun iki tarafındaki tanklar ve bu tankların duvarla birleşen kısmındaki platformlar üzerine kurulan özel aydınlatmalı maketler, Anadolu ve Avrupa yakasındaki mimari eserleri tanıtıyor.

Marmara temasında Bölgenin en önemli tarihi unsurlarından biri olan Kapalıçarşı’nın eşsiz mimarisi vurgulanıyor.Köpekbalıkları ve vatozların içerisinde bulunduğu ana tank 4.000 metreküpü aşkın su hacmine sahip.
Bu tanklardan birinde ağlara takılarak ön ayaklarını kaybetmiş bir Caretta Caretta'da bulunuyor. 

Burada bebek denizanaları var.


Antik Ege uygarlıkları, Su altı arkeolojisi, Yenikapı batıkları ve Osmanlı denizciliği olan Ege Alanı’nda bizi Denizler Tanrısı Poseidon karşılıyor.

Ayrıca Osmanlı’da Akdeniz’in önemli denizcilerinden biri olan Barbaros Hayrettin Paşa’nın balmumu heykeli bulunuyor ve arkasındaki duvarda Osmanlı Denizciliği hakkında bilgi veriliyor.

 Antartika alanına geldiğimizde  yaklaşık 2 metre yüksekliğinde gerçek bir buz kütlesiyle karşılaştık.Tabi dokunmadan edemedik.
 Karbondioksit yoğunlaşmasının küresel ısınmayı nasıl etkilediği ve bizi daha nelerin beklediği, resimli panolardan görülebiliyor ve ayrıca interaktif masadaki kol çevrildiğinde, günümüzden başlayarak geleceğe doğru tarih ilerledikçe, buzulların erimesi ve suların yükselmesi ile hangi şehirlerin sular altında kalacağı görülebiliyor.
 Deniz gülleri,kestaneler ve yıldızlar..

Renkleriyle göz alan balıklar.

  Akvaryumdaki son alan bin metrekare büyüklüğündeki Yağmur Ormanı alanı... Anakaranın en büyük su deposu…
Yağmur ormanının girişinde  sarı anakonda ailesi karşılıyor.
Alanın içinde dev canlı bitkilerden yapay şelalelere, iguanalardan piranha balıklarına kadar türlü canlının olduğu bu dev alanda sis ve belirli tanklar üzerinde yağmur efekti yaratılıyor.

Kıvrımlı bir patika ile bodrum katından tekrar zemin katına çıktığımız bu alanda ses efektleri de Yağmur Ormanı alanının yaratacağı izlenimi güçlendiriyor.
Bu alanın en ilgi çeken canlısı olan Kapibara, dünyanın en büyük kemirgen ailesine mensup. Hem suda hem karada yaşayabilen bu tür Türkiye’ye ilk defa gelmiş. Bu alanda yer alan tüm bitkiler gerçek ve hepsi Costa Rica’dan getirilmiş.
Piranhalar o kadar da korkunç değiller :)
Ve gezimizin sonu...
Özetle İstanbul Akvaryum bizim için hem bilgilendirici hemde eşsiz bir etkinlik oldu.
İstanbul Akvaryum Hafta içi 10:00-19:00,Hafta Sonu 10:00-20:00 saatleri arasında gezilebiliyor.

Bilet Fiyatları:
Yetişkin:35 TL
Çocuk:25 TL

Diğer indirimli tarifeler için buradan bilgi alabilirsiniz.

Blog okuyucularıma bir de güzel haberim var.Aşağıdaki indirim kuponunun çıktısını Gişe'ye teslim ettiğinizde %20 indirimli giriş yapabiliyorsunuz.Çocuklar dahil giriş yapacak kişi sayısı kadar çıktı almayı unutmayınız.

Eşsiz güzellikteki su altı dünyasında keyifli bir gün geçirmeniz dileklerimle...
Tasarım:Sawako Kuronuma